Herkese Merhaba,
Bu yazım ile birlikte programlama
dillerinin hayatımızda ki yeri ve önemini anlatmak istedim. Faydası dokunması
dileğiyle…
Dünyada konuşulan her dilin amacı iletişim sağlamaktır.
Farklı kültürlerden insanların anlaşabilmesi için ortak konuştukları bir dil
gerekir. Programla dillerinin amacı da bilgisayar ile programcının
haberleşmesidir. Programcı, bilgisayara hangi komutların çalıştırması
gerektiğini bilgisayarın anlayacağı dilden konuşarak söyler.
Bilgisayarda, programlar makine diline çevrildikten sonra
çalışır. 1 ve 0 sayılarından oluşan bu makine dili, en alt seviye dildir.
Dolayısıyla programların bu dilde yazılması oldukça zordur. Programcılar
konuşma diline daha yakın, kolay anlaşılabilecek diller kullanmaktadır. Bu
dillere yüksek seviye programla dilleri denir. Programlama dillerinin
seviyeleri makine diline yakın olup olmaması ile ölçülür.
Bunlardan bazıları Pascal, Basic, C, C++, Java, Javascript,
Cobol, Perl, Python, Ada, Fortran, Visual Basic .NET, Microsoft Visual C#
programlama dilleridir.
Yüksek seviye programlama dillerine Visual Basic .NET,
Microsoft Visual C++ dillerini örnek verebiliriz. C ile işletim sistemi
yazılabilindiğinden daha alt seviye bir dil olarak değerlendirilir.
Bilgisayarlar, icat edilmeleriyle birlikte belli bir işi
yapmak için bir dizi komutlara ihtiyaç duymuşlardır. En başta çok basit
işlemler yapan bu komutlar zamanla nesneye yönelme (object orientation) gibi
ileri seviyede özellikler kazanmıştır.
İlk programlama dilleri, bilgisayarların üzerinde bazı
araçların yerlerini değiştirerek veya yeni bileşenler eklenerek yapılıyordu.
Programın işlemesi için bir devinime ihtiyaç vardı. Eskiden programlar fiziksel
olarak yazılıyordu. Daha sonra fiziksel programlama yerini elektrik sinyaline
bıraktı. Artık, kurulan elektronik devrelere düşük ya da yüksel voltajda akım
gönderilerek bilgisayarın davranışı belirlenmeye başlandı. Yüksel voltaj 1,
düşük voltaj 0 sayılarını ifade ediyordu. Böylelikle bugün de kullanılan makine
dilinin ortaya çıkması için ilk adımlar atılmış oldu.
Ancak bu şekilde programlar yazmak, sistemi oluşturan
elektronik devrelerin her program için baştan kurulmasını gerektiriyordu.
Böylelikle programlar bazı kavramlar çerçevesinde yazılmaya başlandı. Öncelikle
bilgisayar donanımı her program için baştan kurulmamalı, bunun yerine basit bir
donanımın üzerine yazılan komutlar kullanılmalıdır. Daha sonra, programlar tek
bir komutlar zinciri yerine, küçük parçalar halinde yazılmalıdır. Bu parçaların
programın içinde defalarca kullanılabilmesi yordam (subroutine) kavramını
ortaya çıkarmıştır. Bu modelin kullanılması ise mantıksal karşılaştırmaları, döngülerin
kullanılmasını ve yazılan kodlar tekrar kullanıldığı için kütüphane (library)
mantığını ortaya çıkarmıştır. Böylece kodların gelişmesiyle birlikte yeni programlama dilleri de ortaya çıkmıştır. Programlama dillerinin de hikayesi böyleydi.
Bu yazımda
anlatacaklarım bu kadardı. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşça kalın.
Mert Sever
Yorumlar
Yorum Gönder
Please do not enter any spam link in the comment box.